SDG’nin Kaç Askeri Var? Ve Neden Bu Soruyu Soruyoruz?
Sosyal medyada bir gün “SDG’nin kaç askeri var?” diye bir soru gördüm. Şimdi, ben de öyle sıradan bir soru olarak geçiştirecek bir insan değilim. Hemen kafamda bir çan kulesi çalmaya başladı: Bu ne demek şimdi? SDG dedikleri şey nedir, bu kadar askerleri niye bu kadar önemsiyoruz? İster istemez düşünmeye başladım. SDG’nin yani Suriye Demokratik Güçleri’nin askeri sayısını soranlar, aslında bir noktada çok önemli bir şeyi sorguluyorlar. Gerçekten, bir bölgeyi yöneten gücün asker sayısı ne kadar önemli, ya da ne kadar önemli olmamalı?
Hadi gelin, bu konu üzerinden hem güçlü hem de zayıf yönlerini inceleyelim. Bence SDG ve benzeri grupların askeri gücü hakkında konuşurken, sürekli politik doğruculukla ilerleyemezsiniz; bir yerlerde kritik bir noktayı kaçırırsınız.
SDG’nin Askeri Gücü: Güçlü Yönler
SDG, Suriye’deki en tartışmalı ve aynı zamanda dikkatle incelenmesi gereken yapılar arasında yer alıyor. Burada “güçlü” kelimesini kullanmamın sebebi, aslında bu askeri gücün, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere küresel güçler tarafından desteklenmesi. Hadi, bunu bir kenara bırakalım; SDG, Kürtlerin oluşturduğu bir yapıyı temsil ediyor ve bu, halkın büyük kısmı için tarihi bir dönüm noktasını ifade ediyor. Bu açıdan bakıldığında, SDG’nin askeri gücü, sadece sayıca değil, aynı zamanda sembolik olarak da bir “direnişin” simgesi haline gelmiş durumda.
SDG’nin, Türkiye’nin güney sınırındaki IŞİD gibi radikal gruplara karşı verdiği mücadele, onları güçlü kılıyor. Birçok kişi, SDG’nin askeri gücünün aslında bu bölgedeki istikrarı sağlamak adına önemli bir denge unsuru olduğunu savunuyor. Evet, SDG’nin asker sayısını bilmemiz çok anlamlı olmayabilir, ama dünyada birçok aktör bu grubun varlığına göz yummaz. Bir anlamda, SDG’nin varlığı, uluslararası siyasette büyük güçlerin stratejileriyle şekilleniyor. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda, askeri güçlerinin bir şekilde “gizli” olması, stratejik bir avantaj olarak değerlendirilebilir.
Tabii burada bir başka gerçek daha var. SDG’nin askeri gücü, sadece kendi bölgesini korumakla kalmıyor; aynı zamanda bu güç, Suriye içindeki diğer güçlerle ve bölgesel denklemlerle etkileşim içinde. Bu da demek oluyor ki, SDG’nin bir anlamda askeri kapasitesi, dış müdahalelerle şekilleniyor. Yani SDG’nin güçlü olma durumu, ne kadar bağımsız olduğu ile değil, uluslararası ilişkilerdeki yerine bağlı.
SDG’nin Askeri Gücü: Zayıf Yönler
Şimdi gelelim SDG’nin askeri gücünün zayıf yönlerine. Hani derler ya, “her güç bir zaafla gelir.” İşte SDG’nin askeri gücünü tartışırken, bu cümle tam anlamıyla işliyor. Bir kere, SDG’nin askeri gücü, çoğunlukla yabancı desteğe dayanıyor. Bu da ne demek? Her an değişebilecek, kırılgan bir yapı. Sadece askeri gücün sayısal boyutuna bakarak, bu yapının ne kadar “güçlü” olduğunu söylemek zor. Çünkü zaman zaman bu destek kesildiğinde ya da zayıfladığında, SDG’nin kendine yeterli olabilecek kapasiteden yoksun olduğunu görebiliyoruz.
Zayıf yönlerinden bir diğeri ise, bu gücün çoğu zaman meşruiyet sorunu ile karşı karşıya kalması. SDG, özellikle Türkiye ve bazı Arap ülkeleri tarafından “terörist örgüt” olarak görülüyor. Bu, askerlerinin sayısının artmasına veya askeri gücün daha da büyümesine engel olmuyor elbette, ama bu durum, SDG’nin gücünü uluslararası arenada sorgulayan birçok devletin olduğunu gösteriyor.
Bir diğer önemli nokta ise, SDG’nin içindeki bölgesel ve etnik ayrılıklar. Kürtler, Araplar ve diğer etnik gruplar arasında zaman zaman çıkabilen gerilimler, SDG’nin askeri gücünün birliğini sarsabiliyor. Bu tür içsel çatışmalar, askeri kapasiteyi olumsuz yönde etkileyebilir ve SDG’nin askeri gücünü uzun vadede sürdürülebilir kılmak oldukça zor olabilir.
SDG’nin Askeri Gücünü Tartışmaya Devam Edelim!
Bir düşünün: SDG’nin askeri gücü, sadece sayı ile ölçülür mü? Askeri kapasiteyi neye göre belirleriz? Uluslararası desteğe mi, yoksa içerideki etnik yapının gücüne mi? Burada çok sayıda soru var ve bu soruların yanıtları, her zaman değişiyor. SDG’nin kaç askeri olduğu, sadece asker sayısından ibaret değil; bu, bölgedeki tüm denklemleri, çıkarları ve uluslararası ilişkileri de etkileyen bir konu.
Bence en kritik soru şu: SDG’nin askeri gücünü sorgularken, uluslararası politikalardaki rolünü ne kadar ciddiye alıyoruz? Çünkü bu güç, başka aktörlerin stratejileriyle şekilleniyor. Gerçekten kendi başına bir güç olabilmesi için neler yapması gerek?
Sonuçta, SDG’nin askeri gücünü ve sayısını neyle ölçersek ölçelim, bu, daha büyük bir siyasi tablonun parçası. Ve bu tablonun nasıl şekilleneceğini kimse kesin olarak bilemez. Ama her halükarda, sadece asker sayısı üzerinden değil, etki alanı ve stratejik önemi üzerinden de konuşmak gerekiyor. Hem kendi sınırlarında hem de küresel düzeyde.