Bir Edebiyatçının Kaleminden: Güvenli Arama Neden Kapanmıyor?
Kelimeler, insanın en eski aynasıdır. Onlarla düşünür, onlarla hatırlar, onlarla yanılırız. Her sözcük, bir anlam evrenine açılan kapıdır; kimi zaman ışıkla dolu, kimi zaman karanlıkla. İşte tam da bu yüzden, “Güvenli Arama neden kapanmıyor?” sorusu yalnızca bir dijital ayarın değil, aynı zamanda çağımızın edebi bir metaforudur. Çünkü artık sansür yalnızca devletlerin ya da kurumların değil, bazen kendi korkularımızın, kendi vicdanımızın bir ürünüdür. Belki de Güvenli Arama, hiç kapanmıyordur; çünkü zihnimizdeki o görünmez filtre, edebiyatın özgür dilini bile sessizleştirmeye başlamıştır.
Kelimelerin Hapishanesi: Sansürün Edebî Gölgesi
Edebiyat tarihine baktığımızda, “güvenli” olanla “tehlikeli” olanın mücadelesini görürüz. George Orwell’in 1984’ünde, dilin kontrolü düşüncenin kontrolüdür. “Newspeak” adlı yeni dil, tehlikeli düşünceleri ortadan kaldırmak için kelimeleri yok eder. Bugün dijital çağda yaşadığımız şey belki de bunun daha inceltilmiş bir versiyonudur. Arama kutusuna yazdığımız sözcükler, görünmez bir göz tarafından “uygunsuz” olarak işaretlenir, ardından sessizce yok edilir. Güvenli Arama, modern dünyanın Newspeak’idir; bizi korumak için değil, bizi ehlileştirmek için var olabilir.
Virginia Woolf’un Sessizliği
Virginia Woolf “Kendine Ait Bir Oda”da, kadının yazma özgürlüğünü ekonomik ve toplumsal sınırlarla ilişkilendirir. Bugün aynı oda, dijital bir ekrana dönüşmüştür. Fakat o odada, duvarlarda bir filtre dolaşır: hangi kelimeleri yazabileceğimizi, hangilerinin “uygun olmadığını” belirler. Güvenli Arama kapanmıyorsa, belki de Woolf’un bahsettiği odanın pencereleri yeniden kilitleniyordur. Yani özgürlük, biçim değiştirerek kısıtlanıyordur.
Dijital Ahlak Bekçileri: Kafka’nın Kapısında Beklemek
Kafka’nın Dava’sındaki Josef K. bir sabah nedenini bilmeden tutuklanır; tıpkı bugün bazı arama sonuçlarının neden engellendiğini anlamaya çalışan kullanıcı gibi. Güvenli Aramanın kapanmaması, sadece teknik bir hata değildir; bu, modern çağın bürokratik belirsizliğidir. Kurallar vardır ama kim koymuştur, bilinmez. Engel vardır ama neyi korur, açıklanmaz. Kafka’nın evreninde olduğu gibi, sistemin dili kendi içinde kapanır. Kullanıcı sorgular, sistem susar.
Bilgiye Erişimin Dramı
Bilgiye ulaşmak, artık özgürlük değil, bir izin meselesidir. Bir zamanlar kitapları yakarak susturulan fikirler, bugün algoritmalarla görünmez kılınıyor. Belki de “Güvenli Arama neden kapanmıyor?” sorusunun cevabı teknik bir menüde değil, korku kültüründe gizlidir. Çünkü her çağın sansürü, o çağın korkusudur: bedenin, bilginin, arzunun ya da düşüncenin korkusu. Edebiyat, bu korkularla yüzleşme cesareti gösteren tek alandır.
Mitlerden Kodlara: Prometheus’un Dijital Zincirleri
Antik Yunan mitolojisinde Prometheus, tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verir. Bilgi, özgürlüğün simgesidir; ama bu eylemin bedeli zincirlenmektir. Bugün internet, o ateşin dijital biçimidir. Ancak Prometheus’un zincirleri hâlâ duruyor: güvenli filtreler, yasaklı kelimeler, sınırlandırılmış erişimler… Belki de biz, ateşi aldık ama zincirleri çözemedik. Edebiyat, bu zincirleri çözmenin dili olabilir.
Yasakların Estetiği
Edebiyat her zaman yasaklara rağmen var olmuştur. Güvenli Arama kapanmasa bile, kelimeler kendi yollarını bulur. Yasaklı kitaplar gizlice elden ele dolaşır, metaforlar yeni anlamlar doğurur. Nazım Hikmet’in “En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır” dizesi, aramanın sonsuzluğunu hatırlatır. Belki de güvenli arama kapanmıyordur, çünkü insanın arayışı hiç bitmez. O deniz hep bir engelin ötesindedir.
Dijital Çağda Edebî Direniş
Edebiyatın özü, sorgulamaktır. Güvenli arama kapanmıyorsa, bu belki de bizi yeniden aramaya zorladığı içindir. Kısıtlanmış bir dil, yeni bir dil yaratır. Tıpkı Beckett’in karakterlerinin sessizlik içinde konuşması gibi, biz de susturuldukça kelimelerin başka biçimlerini buluruz. Çünkü insanın yaratıcı direnişi, teknolojiden daha güçlüdür.
Okuyucuya Edebi Bir Davet
Sevgili okur, şimdi dur ve düşün: Hangi kelimeler senin için “güvenli”dir, hangileri “tehlikeli”? Hangi cümlelerin üzerini sansürün parmakları kapatıyor? Ve en önemlisi, kendi içindeki “güvenli aramayı” nasıl kapatırsın? Edebiyat, belki de bu soruların yankısında başlar — orada, sözcüklerin özgürleştiği o sessiz alanda.
Sonuç: Kelimelerin Özgürlüğü
“Güvenli Arama neden kapanmıyor?” sorusu, teknik bir problemden çok, kültürel bir ayna gibidir. Biz ne kadar korkuyorsak, filtreler o kadar güçlenir. Edebiyatın görevi ise, o aynayı kırmak, insanın kelimelerle yeniden doğuşunu hatırlatmaktır. Çünkü en güvenli arama, kendini bulmaya cesaret eden aramadır.
Kaynakça
- Orwell, G. (1949). 1984.
- Woolf, V. (1929). A Room of One’s Own.
- Kafka, F. (1925). The Trial.
- Beckett, S. (1952). Waiting for Godot.
- Hikmet, N. (1961). Son Şiirler.